3 gün sonra, nihayet gece Katherine'den bir telefon aldım.
"Hey, benim."
"Neredesin? Ne oldu? Neden hiçbir çağrıma cevap vermedin?" Elric sordu.
"Özür dilerim. Son zamanlarda çok yoğundum. Açıklayacak zamanım olmadı." Katherine cevap verdi.
"Şimdi bana tam olarak ne olduğunu anlatır mısın? En azından bunu bilmeyi hak ediyorum, değil mi?" dedi Elric.
"Şey.. Babam. O... O..." Katherine aniden hıçkırmaya başladı ve kelimeleri ağzından çıkmaz oldu.
"Bana anlatabilirsin, ben her zaman yanındayım." dedi ve Elric gerçekten endişelendiğini söyledi.
"Babama 3. evre kanser teşhisi kondu. Biz de yeni öğrendik. Bana ve anneme söylemedi çünkü bizi endişelendirmek istemedi. Tedavi için yeterli paramız da yok. Bu yüzden hastalığını sakladı." Katherine bu kez yüksek sesle ağlamaya başladı.
"Ne yapacağımı bilmiyorum Elric. Babam ölüyor ve ben ona yardım etmek için gerçekten hiçbir şey yapamıyorum. Param yok, sigortam yok. Hiçbir şeyim yok." Katherine'in hıçkırıkları durmuyordu. Elric telefonun diğer ucundan bunları dinlerken sanki şu anda babası ölüyormuş gibi hissediyordu. Katherine'e olan bağlılığından dolayı onun acısını kendi acısı gibi hissediyordu. Hemen cevap verdi.
"Ne kadar lazım?" Elric sordu
"Ne demek istiyorsun?" Katherine cevap verdi
"Babanızın tedavisi için ne kadar paraya ihtiyacınız var? Bunu ayarlayabilirim. Ben bir muhasebeciyim, hatırladın mı?" Sesinde endişe ve özenle söyledi.
"Yaklaşık 30 Bin Dolar."
"Merak etmeyin. Biraz birikimim var. Yardım edebilirim." Elric kararlı bir ses tonuyla konuştu.
"Hayır, senden gerçekten yardım isteyemem. Birbirimizi o kadar uzun zamandır tanımıyoruz. Akrabalarımız bile yalvarsak bile bize o kadar para vermez. Ve önümüzdeki birkaç yıl içinde bile sana geri ödeme yapmamın hiçbir yolu yok." Katherine aceleyle konuştu.
"Sorun değil. Gerçek şu ki, senden gerçekten hoşlanıyorum Kate. Bunun damdan düşer gibi ve yanlış zamanda geldiğini biliyorum ama beni dinle. Sorun yok. Beni aldatmayacağını bilecek kadar sana güveniyorum. Ve neler yaşadığını ve yardım edebileceğimi bildiğim için uyuyamayacağım. O yüzden lütfen reddetme." Elric yumuşak ve nazik bir sesle konuştu.
Birkaç dakikalık sessizlikten sonra Katherine tekrar konuştu.
"Elric.. Teşekkür ederim. Gerçekten teşekkür ederim. Bundan kurtulmanın hiçbir yolu yoktu. Benim hakkımda böyle düşündüğünü biliyordum. Gerçek şu ki ben de senden gerçekten hoşlanıyorum. Ama duygularımızı bu şekilde itiraf edeceğimizi hiç düşünmemiştim."
"Evet, daha iyi bir konuma geldiğinde bu konuşmayı tekrar yaparız. Şimdi bana banka hesabını gönder. Parayı göndereceğim." Elric öyle dedi.
Konu para olduğunda aptal bir adam değildi. Yiyecek, kira ve diğer vergiler dışında, aslında hiçbir şey için fazla harcama yapmak zorunda kalmamıştı. Bu yüzden son iki yılda kesinlikle biraz para biriktirmiş ve bazı özel müşteriler için bazı yan işler de yapmıştı. Başka biri olsaydı, parasının nereye gittiğini görmek için önce derinlere inerdi.
Ama Katherine için, duyguları gözlerini kör etmişti ve uzun zamandır gerçekten bir bağ hissettiği tek kişi olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak, bunu fazla düşünmedi ve en kötü senaryosunda ona yardım etmek istedi.
Ayrıca ailesine yardım eden bir Kahraman olarak ortaya çıkmak, eğer bir gün onlarla karşılaşacak olursa, ailesi üzerinde de derin bir etki bırakacaktı.
Katherine ona kendi adına kayıtlı bir hesap numarası gönderdi ve Elric hiç düşünmeden parayı havale etti.
Sonraki hafta boyunca Katherine'den hiç telefon almadı. Böyle bir zamanda onu rahatsız etmenin kötü olacağını düşündü. Dokuzuncu gün nihayet onu ve babasının durumunu kontrol etmek için tekrar aramaya karar verdi.
"Aradığınız numara mevcut değil". Aramayı denedikten sonra aniden, şebeke sesli arama bayanı yanıt verdi. Elric meraklandı ve tekrar denedi. Ama hâlâ bir şey yoktu. Bunu tuhaf buldu ve çok az kullandığı diğer numarasından denedi. Yani diğer numarasını kimse bilmiyordu. Ama aynı cevap geldi. Katherine'in tam olarak hangi hastanede olduğunu bilmiyordu, bu yüzden sadece bir kez ziyaret ettiği dairesine gidebilirdi. Ancak ev sahibi ve oda arkadaşlarıyla konuştuktan sonra, Katherine'in parayı gönderdikten hemen sonraki gün dairesine geldiğini öğrendi. Üç aylık gecikmiş kirasını ödemiş, tüm eşyalarını toplamış ve bir daha dönmemek üzere ayrılmıştı.
Çn: Yıkılmamak elde değil tek amacını kaybediyorsunuz düşünsenize :(
Elric etrafında olup bitenlere inanamıyordu. İnanmamayı seçti.
KANDIRILMIŞTI!!
Ev sahibinden bir adres istedi. Daha sonra o adresi haritalarda arattı ama bulamadı. Diğer bilgileri de belirsizdi. Ayrıca, oda arkadaşlarının üniversiteden arkadaşları olmadığını, bunun yerine kiralık daire aramak için kullanılan bir uygulama aracılığıyla tanıştıklarını öğrendi. Artık Katherine'i aramanın başka bir yolu yoktu. Hemen bir taksiye atladı ve her zaman gittiği kafeye gitti. Dükkan sahibi Elric'i zaten tanıyordu, bu yüzden Katherine hakkında sahip oldukları tüm bilgileri sundu. Ama nafile, bu da sahte bir bilgiydi.
"Hangi cehenneme gitti?!" Elric bağırdı. Kendisinin dolandırılmış olmasını inanılmaz buluyordu. Ona borcunu ödeyememe korkusuyla kaçmış olması bir şeydi. Ama onun hakkında öğrendiği her şey yalanmış gibi görünüyordu.
Muhtemelen Katherine onun gerçek adı bile değildi. Kanser hastası bir babası da yoktu. Böyle bir şeyi ilk kez yapan birinden çok bir profesyonel gibi görünüyordu. Onun için bir hedeften başka bir şey değildi...
Bütün bir günü Katherine için bir ipucu bulmaya çalışarak geçirdikten sonra Elric çok yorulmuştu ve sonunda dairesine geri döndü. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak tükenmişti. Acıkmıştı ama bir şeyler yiyecek iradeye sahip değildi. Hâlâ şoktaydı. Uzun zamandır ilk kez, gerçekten birine bağlı hissediyordu. Ona aşık olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmişti. Ve yine de, göz açıp kapayıncaya kadar önündeki her şey tuzla buz olmuştu. Başından beri her şey bir yalandı. Sonunda yorgunluktan uyuyakaldı.
Ertesi gün Elric evden çıkmadı. Dün olanları hâlâ atlatamamıştı. Son iki yılda zorlukla kazandığı tüm parası gitmişti. Ve bu olayın onda bıraktığı duygusal travmadan bahsetmiyorum bile. Sonraki birkaç gün için hastalık izni aldı ve Polise başvurarak dava açtı. Ancak soruşturma için sunabileceği neredeyse hiçbir şey yoktu. Elinde Katherine'in tek bir fotoğrafı bile yoktu. Tek yapabildiği polislerin bir şekilde onu bulmasını ummaktı.
Ertesi hafta Elric işine döndüğünde herkes ona gizlice bakıyordu. İş arkadaşlarından biri yanına geldi ve alçak sesle şöyle dedi.
"Seni bu kadar aptal sanmıyordum Johnson. Eğer bir kadınla yatmayı bu kadar çok istiyorsan, bir fahişe tutabilirdin. Hahaha!" Meslektaşı yüzünde kendini beğenmiş bir gülümsemeyle son kısmı yüksek sesle söyleyerek etrafındakilerin de duymasını sağladı.
"Ne demek istiyorsun?" Elric şaşkınlıkla sordu.
Elric kahve dükkânının sahibine Katherine'i sorduğunda iş arkadaşlarından birinin de orada olduğunu öğrendi. Ve daha sonra onun bir dolandırıcı olduğuna dair haberler yayıldı. Bu da kahve dükkânı çalışanları dâhil pek çok kişiyi şaşırtmıştı. Ama üstüne bir de Elric'i 30 bin dolar dolandırdığı haberi sızdı. Haberin ofisine ulaşması fazla zaman almadı. Ve kelimenin tam anlamıyla, departmanındaki herkes onun şanssız hikayesini biliyordu.
Bu onun başına büyük bir utanç ve alay konusu açtı. Bu onların Elric'i bir bahaneyle azarlama şansıydı. Çünkü Elric her zaman işini doğru zamanda yapan ve büyük bir görevi asla reddetmeyen bir adam olmuştu. Sadece siciline bakarak bile üst yönetimin kalbini kazanmış ve onu gelecekte terfi edecek umut verici bir kişi olarak görmüşlerdi.
Köpeklerin köpekleri yediği bir dünyada, basit bir söylenti bile adınızı çamura bulamak için yeterlidir. Ve bu olduğunda gerçeğin bir önemi kalmaz.
Elric bu ofis maskaralıklarına hiç bulaşmamıştı ama onun da bir gururu vardı. Mesai saati bitene kadar zar zor dayandı. Aldığı her nefes ona sonsuzluk gibi geliyordu. Mesai bittikten sonra hemen çıkmadı; temiz bir nefes almak ve zihnini serinletmek için yaklaşık 32 katlı binalarının en üst çatısına çıktı.
Geçen hafta ona hayatının en kötü deneyimini yaşatmıştı. Bu, okulda ona zorbalık eden çocuklardan yediği dayaklardan daha çok canını yakmıştı. Bu, ailesinin ona attığı hayal kırıklığı bakışından daha fazla acı veriyordu. Zihinsel dayanıklılığı ve gururu hiç bu kadar sınanmamıştı. Gözyaşları bir nehir gibi yanaklarından aşağı süzülüyordu. Sonunda yıkılmıştı. Hayatının bu kadar berbat, yalnız ve acınası hale gelmesine daha fazla tahammül edemiyordu. Bunda kendi yaptıklarının da büyük payı olduğunu çok iyi biliyordu. Tüm suçu dünyaya atacak ve kurban rolü oynayacak kadar ikiyüzlü değildi.
Ama şu anda hiçbir şeyden haberi yoktu. Kaybolmuştu, çaresizdi, yalnızdı, umutsuzdu, birinin elini omzuna koyup ona her şeyin yoluna gireceğini söylemesini bekliyordu. Ama şu anda onun için gelecek kimse yoktu.
Kimi arayacaktı? Son üç aydır konuşmadığı anne babasını mı? Çocukluğundan beri onunla hiçbir şekilde bağ kurmamış olan kardeşlerini mi? Gençlik günlerinde örnek aldığı kurgusal karakterleri ve idolleri mi? Arkadaşları? Nedir bu efsanevi yaratıklar?
Toplumun neresinde olursa olsun, kapıcı olarak çalışan birinden çok uluslu bir şirketin CEO'suna kadar her insanın kendine saygısı ve gururu vardı. Ama bugün, Elric için bunların hepsi paramparça oldu. Ve kendine sordu.
"Dostum, neden bu kadar sefil yaşayan bir tek ben varım? Bir kez olsun benim için bir şeyler yolunda gidecek mi? Neden hep kısa yoldan köşeyi dönen bir tek ben oluyorum? Sanki dünyanın kendisi bana gerçekten hiç önemli olmadığımı söylemeye çalışıyor."
Tam o anda, çatının kenarına doğru yürüdü. Ve aşağıya baktı.
"Hayatım yaşamaya değer mi?" Elric kendi kendine sordu.
Yıllar süren mutsuzluk, kaçış, yalnızlık Elric'i tam da bu ana getirmişti. Katherine'in ona bir hayat dersi vermesi ve kalbini kırması, bunca yıldır toprağın altında yatan volkanı dışarı çıkaran bir delikti sadece. Rolü sadece bir çıkış yoluydu. Ruh hali er ya da geç ortaya çıkacaktı zaten.
Elric öfkeyle hareket eden duygusal bir moron değildi. Çocukluğundan beri çok mantıklı bir insandı. Ama çaresizliği onun en iyi yanını ortaya çıkarmıştı. Artık iki seçeneği vardı. Dairesine dönüp ağlayarak içini dökmek. Sonra da yaşasa da ölse de kimsenin umurunda olmayacağı sıradan hayatına devam etmek. Bir kalem gibi değiştirilebilir olduğu yerde. Ya da az önce yapmayı düşündüğü şeyi yapmak.
Çünkü geri dönse bile ne yapacaktı? Katherine'i bulup bir film ya da roman hikâyesi gibi ondan intikam mı alacaktı? Onu bulmasının artık mümkün olmadığını çok iyi biliyordu. Muhtemelen bunu onun gibi pek çok kişiye yapmıştı. Onun oyununu anlamamakla aptallık etti.
Ve iş ortamından bahsetme. Şu andan itibaren, ne yaparsa yapsın ya da işte ne kadar iyi performans gösterirse göstersin, her zaman alay konusu olacaktı. İstifa edip başka bir yere çalışmaya gitse bile, yaşam tarzı aynı olacaktı, sadece farklı bir yerde.
Elric yanağındaki son damla yaşı da sildi. Şu anki ruhsal durumunu aşmanın bir yolunu bulamamıştı. Çıkıntıda durdu ve gece yarısı ayına doğru baktı. Yaklaşık yedi saattir ağladığını ve ağıt yaktığını ancak şimdi fark etti. Zamanın akışını fark etmemişti bile.
Elric Johnson derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı. Soğuk esintinin yüzüne vurduğunu hissedebiliyordu ve şöyle dedi,
"Dostum, ne kadar acınası bir hayattı".
O anda bedenini bıraktı ve aşağı atladı. Vücudu yüksek binadan aşağı inerken, bu yükseklikteki havanın basıncı vücudunu bir uçurtma gibi itti, vücudu nihayet yere inene kadar birkaç kez açı değiştirdi.
THWACK!
Kan, bağırsaklar, kemikler ve gözbebekleri caddenin kenarına sıçradı. Korku filmlerinin bile taklit edemeyeceği tamamen kanlı bir sahne ortaya çıktı.
Caddenin aynı şeridinde yürüyen onlarca insan korku ve şok içinde titriyordu. Kalabalık arasındaki bazı kadınlar yanlarındaki şeyi gördükleri anda kusmaya başladı. Kalabalık arasındaki yaşlı bir adam 112'yi aramaya başladı.
Caddenin karşısında devriye gezen polisler kargaşayı görür görmez olay yerine doğru koşmaya başladı.
O et ve kan birikintisinin içinde, daha fazla acı çekmektense hayatından vazgeçmeyi seçen Elric Johnson yatıyordu. Ona göre tek çıkış yolu bu gibi görünüyordu. Dünya ve akrabaları tarafından terk edilen bir adam trajik bir şekilde öldü.
BIR DAHA ASLA UYANMAMAK ÜZERE.
Yalan söylüyon aga yoksa nasıl hikaye devam etcek
ÇEVİRİ İÇİN TEŞEKKÜRLER
Rica ederim
Kan.. BAĞIRSAK VE GÖZ?! nasıl atladın olm sen?
Aga bi zahmet o kdr yüksekten atlıyo
Koredeki yüksek binalardan biri dediğine göre muhtemelen 100 metreden bahsediliyor yani meh beklenilebilir birşey
Yani anladığım kadarıyla elric sıradan bir türk gencinin yaşadığının %37'sini yaşayarak intihar etmeye karar verdi vay be
Çok dedin %20 den azdır
(Dilan Polat 9 ay bizim gibi yaşadı depresyone girmiş hanımefendi o 9 ayda da benden kaliteli yaşamıştır amk)